Kaçıncı tekrarıydı bu şarkının. Sessizce
sordu. Kendi sesini duymak istemediğinden fısıldıyordu. En sevdiği kısmı
içinden mırıldanırken baktı çevresine, sevebileceği en ufak zerreyi bile gözden
kaçırmak istemiyordu. Sevebilmişti daha öncesinden de.
Çabalayarak
olmayacağını biliyordu, yine başarmıştı fakat bunun farkı en olanaksız
durumları bile sevmek istemesiydi.
‘yanlış uzamlarda, yanlış adam’
Kim uyarsa
kendisini, kulaklarını tıkardı. Dik başlılığı yüzünden adımlarını hep yanlış
attığının farkında bile değildi.
Bir masal anlattı
adama
“ Meleklerin
ülkesinin arkasında bir ülke varmış. Melekler bu ülkenin farkında bile değilmiş. Tanrı bile göremiyormuş bu ülkeyi.
Hani meleklerin evi daha önde ya, kim ne yapsın insanların yaşadığı küçücük bir
ülkeyi. Bu ülkede insanlar çiçekleri çok severmiş. Herkesin küçük küçük
bahçesi, bahçesinde de bir sürü çiçekleri varmış. Tabii ki en büyük bahçe krala
aitmiş.
Her yıl yarışmalar yapılır, en güzel çiçekler
seçilir, bu çiçeklerin tohumundan krala hediye edilirmiş. Kral da bu tohumların
bir kısmını bahçesine ektirir bir kısmını da saklarmış.
Bu ülkede sadece kralın bahçıvanının bahçesi
yokmuş. En güzel çiçeklerin olduğu bahçede çalışıyor, en güzel çiçekleri o
ekiyor ama hiçbir çiçeğe sahip olamıyormuş.
Bu adil değil diyerek bahçesindeki bütün
çiçekler mantarlı olan ülkenin en yaşlı adamının yanına gitmiş.
‘ Sana krala
verilen en güzel tohumları getireceğim yardım et bana, benim bahçem yok
görüyorsun. Benim yoksa kimsenin olmasın. Sen onların bahçelerini yok et sonra
da sana getirdiğim bu güzel tohumlarla ülkenden kaç’ demiş.
Yaşlı adam
sadece kafasını sallamakla yetinmiş.
Ertesi gün insanlar uyandığında çiçeklerinin
hepsinin solduğunu ve grileştiğini fark etmişler. Herkes ağlarken, bahçıvan
kralın özel tohumlarını yaşlı adama götürmek için ambara gitmiş, fakat hiçbiri yokmuş yerinde.
Yaşlı adama ne diyeceğim diye düşünürken tohumların yerinde bir not görmüş ‘Ben griyi de severim. İşimi hallettim
alacağımı aldım. Öbür sandığa da kralın kendi tohumlarından ayırt edemeyeceği
tohumlar bıraktım. Fakat artık bu ülkede çiçek yetişmeyecek. Griyi sevmeye
alış.’
Bütün ülke yas içindeymiş. Hepsi yeni
çiçekler ekiyor fakat hiçbir sonuç alamıyorlarmış.
Kralın aklına sonunda bir fikir gelmiş.
Ülkendeki insanların ortaklaşa çalışacağı bir bahçe kurmaya karar vermiş. Bunu halkına anlatınca herkes çok sevinmiş.
Hepsi bu sefer birlikte çalıştıkları içim başaracaklarına inanıyormuş. Masallarda
böyle anlatılmıştı ya. birlikte çalışan insanlar neyi başaramazdı ki.
Kral bahçıvanından en güzel tohumlarını
istemiş. Bu bahçeye sadece bu tohumların ekilmesine karar verilmiş. Bütün halk
el birliğiyle çalışmış. Burası en güzel tohumların ekili olduğu en güzel bahçe
olacaktı. Daha mükemmel ne olabilirdi ki.
Uzun bir çalışma uzun bir bekleyiş oldu.
Beklediler beklediler beklediler….
Kral dayanamadı en sonunda halkını
toplayıp bir konuşma yaptı. ‘ Uzun zamandır bekliyoruz sevgili halkım. Sizin
kadar ben de endişeliyim. Ama unutmayın bu bahçede ülkenin en güzel çiçekleri
ekili. Elbet bir gün çıkacaklar. Bu yüzden hepimiz bu bahçe ve bu güzel
çiçeklere sahip tohumlar için yaşacağız. Bunu inkar edenler ülkeden gidecek’
Bütün halk o çiçekler için yaşarken
bahçıvan ülkeyi terk etmiş.
Ormanda yaşlı adama rastlamış bizim
bahçıvan ‘ Neden bunu yaptın, neden
tohumları değiştirdin. Uğruna yaşayacağım bir şey kalmadı senin yüzünden.’ Demiş.
Yaşlı adam gülmüş ve ‘ Tohumlar aynı
değiştirmedim ama çiçekler yok.’ Demiş.”
Adama
‘Çiçekler olmadan da tohumlar güzel olabilir mi?’ diye sordu. Cevabını alamadı.
Uyuyan bir insan sorulara cevap veremezdi.
Bahçıvanı düşündü, o tohumları ve
bekleyen halkı.
Şarkı tekrar başa sarmıştı. Fakat o kadar
alışmıştı ki o şarkının çalmasına kapatınca uyuyamayacağını biliyordu.
Gözlerini kapattı.
Uyumadı.