8 Temmuz 2014 Salı

Ayıp Olan




Sevgi hak edilen bir şey midir sahi? Çaba yoluyla elde edilince daha değerli olan şeyler arasında mı sevgi de? Şeyler şeyler, şeyler peki ne onlar? İsim bulamayacak kadar önemsemediğimiz ya da kelimelerin gücü yetmeyen durumlar, olaylar ya da her neyse işte onlardan mı? Bence hiç biri değil. Olmayan, varlığı sadece inancımıza dayalı olan hakikat yoksunsu şeyler onlar.


Egoizm üzerine kurulu arkadaşlıkları elimde çekirdeğim olmadan izliyorum. Figüranlığı attım üzerimden.  Yanılmadım bu sefer, biraz çekirdek lazım.

Size.

Oksijen tüketmekten sıkıldım ben, anlamsız yere tüketmekten. Tükenmekten sıkıldım ben. Yaşamın anlamını düşünmekten, neden bulamayışımdan. Ben kendi rolümden sıkıldım. İnsanlığın bütün utancını kendi ruhumda taşıyor gibiyim. Bundan sıkılmadım. Utançlar arasında yaşamın anlamını aradığım için kendime kızgınım yalnızca. İnsan kelimesinin anlamı bile çok saçmayken yaşam nedir ki?

Saçlarımdan utanmıyorum ben. Ayıp olan onlar değil. Ellerim de değil, bedenim de değil.


O büyük ayıp ruhlarda.



7 Temmuz 2014 Pazartesi

Dosto Öldü

Sokağın ilerisinden gelecek araba biraz sonra bana çarpmayacak. Önemsiz ama en azından geleceğe dair emin olduğum bir şey var.

Bilincin verdiği o tahammülfersa acı yüzünden uyku bedenimi tamamen zorlamadan girmiyorum yatağa. Girersem düşüneceğim, düşünürsem acı çekeceğim.

Ha-ha bakın yine gerçekleşeceğinden emin olduğum, gelecek zaman kipi içeren bir cümle kurdum.

El çizgilerim bozulacak gibi geliyor. Bunun kaderimde yeri nedir?

Bunun kaderimde etkisi ne olur?

Kaderimle benim aramdaki çelişkiler nasıl açıklanır?


Dostoyevski ile nişanlı ruhum. Acınası bir birlikteliğimiz, susmak üzerine kurulu. Birbirimizi düşünmüyoruz bile.

Anlam ilişkisi kurulamayan cümlelerim duygusal olarak bağlı birilerine. O bağı görmek için ölmek gerekir.


Dosto öldü.