17 Şubat 2014 Pazartesi

k. notları

Kuyruğuma bağlanmış olan tenekelere aşığım ben.
Onları çıkardığı sesler sayesinde varlığımı hissedebiliyorum.
Bakışlara alıştım.
Siz aşktan anlamazsınız ki.
-dan daha iyi olanlara taparsınız.

Peki, diğerlerine susarak ben buradayım diye bağra bilmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu bilir misiniz siz?
Kefil oluyorum yalnızlığınıza, yeter ki uzaklaşın benim zavallı mutluluğumdan.
Size bakarak gülerim, kuyruğumu sallarım.
Gülünecek halinize ağlama oyununuza eşlik ederim.
Yeter ki uzaklaşın.

Bitkilerin düşünen et yığınlarından daha faydalı olduğuna inanıyorum.
Böceklere savaş açacağım.

Bir ciğere tav olmadı gönlüm.
Kuyruğumda ciğer konservesi bile yok.






16 Şubat 2014 Pazar

Gökyüzü ve Trenin Aşkı

Bana bıraktığın miras beni öldürüyor.
Sabahı görmek istemeyen bir körüm ben.
En güzel elma senden gelen o çürük kapılar arkasında saklanan o pinokyonun elindeydi.
Uzanmak istedim, uzanmadım.
Tamam demek istemiyorum.
Ne tam ki?
Delirmeyi düşünüyorum bu aralar.
Ama delirmek lüks bir hastalık demiş bir yazar.
Bilmem, bilir misin?
Delirmeden önce çok para kazanmam gerek.
Seni kazanırsam deliremem.
Çalışırken de deliremem.
Beceremem işte.
Hastalıklı ruh halim sana zarar.
Ben erirken olma burada, yaklaşan trenler çarpacak gökyüzüne.
Ya delinirse gökyüzü, yıldızların hepsi senin üstüne düşer.
Yıldızlar seni severler.
Ben sevmem.
Trenin içindeki küçük çocuklar el sallamayı severler.
Onlar nereye gidecekler?
Yıldızların hepsi senin üstüne düşsün.
Sevgililerin hayallerinin gerçekleşme ümidi olmasın.
Hepsi senin olsun.
Sarhoş bir makinist, ya da delirebilecek kadar zengin.
İşçiler zengin olabilirler mi?
Belki de makinist de seni seviyordur.
Benim sevmediğim gibi.
Sahip olabileceği en güzel cümleleri kuramamıştır o da sana.
Ya gökyüzü trene çarpmışsa.